Roger Miller’a atfedilen bu deyiş, insanları iki gruba ayırıyor. Ben kaydımı birinci gruba yaptırdım. Ağladığı belli olmasın diye yağmurda yürümeyi seven Charlie Chaplin de birinci gruptaymış.
Sağanak yağış beklenen bir havada, Bahçe’nin yolunu tuttum. (‘Bahçe’yi özel isim olarak kullandığımda, Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nden söz ettiğimi anlamalısınız). Zaman zaman ip gibi, zaman zaman da usul usul yağan yağmurun izin verdiği ölçüde Bahçe’de dolaştım, fotoğraflar çektim.
Şimdi gelin de yağmurun çiçekleri ne kadar güzelleştirdiğine bakalım.
Dışarıya yağmur
Yüreğime hasret
Fikrime sen
Nasıl yağıyorsunuz
Üçünüz birden …
Musa Çelik’in ‘Yağmur ve Sen’ adlı uzun şiirinin giriş dizeleri yağmuru, hasreti ve sevgiliyi buluşturmuş – üçü bir arada! Fotoğraf makinamı kendimden çok sakınarak Bahçede çiçeklerin yağmurla buluşmalarını izliyorum.
Yağmurlu günlerde evde kalıp çayınızı yudumlarken güzel bir kitaba dalıp gitmek çoğumuz için iyi bir seçenek olabilir. Ama birileri de yağmurun çiçekleri nasıl süslediğine tanıklık etmeli.
Bakın, bilmeyenleriniz için bir de sürpriz hediyem var. Aşağıdaki bağlantıyı takip edin, doğadan seçeceğiniz sesleri müzik dinler gibi dinleyin. Menü İngilizce ama yolunuzu bulursunuz. Aynı anda dört değişik sesi dinleyebiliyorsunuz. Yağmur sesini ve Orman Kuşları’nın seslerini birlikte seçmenizi öneriyorum. Geçtiğimiz günlerde Karadeniz Bahçesinde bir bülbül 4-5 dakikalık bir konser verdi. Kendimi çok şanslı hissettim.
Aşağıdaki fotoğrafta yağmur damlalarının yapraklar üzerinde birikimi ayrı bir güzellik katmış. Belgesel havası var sanki.
Doğa fotoğrafçılarının hilelerinden biri de yağmur veya çiy etkisi yaratmaktır. Bitmiş parfüm, deodorant şişelerine doldurun suyu püskürtün çiçeklerin üzerine. Daha gerçekçi yağmur etkisi için burun damlalıkları kullanıldığını da gördüm. Yağmura doymuş bir çiçek izlenimi yaratmak zor tabii.
Fotoğraflardan biri çok ilginç. Sanki çiçeği boyamışlar da boyası akıyormuş gibi!
Yağmurun şiirsel bir hava kattığı çiçeklerin arasında gelincik de var. Rasgele değil de özenle serpiştirilmiş gibi duran yağmur damlaları, güzel bir turuncu-kırmızı tonu, yapraklardaki incecik çizgiler içimi açıyor.
Yaşam sevincini ve yalnızlığı harmanlayan, Cumhuriyet döneminin ünlü şairlerinden Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘Yağmur Yağadursun’ şiirinden bir dörtlüğe kulak verelim…
..
Dışarda yağmur yağadursun
Ve zaman, yavrum, zaman
Da yağmur gibi oluklardan
Ve ellerinden akadursun
Zamanın, yağmur suları gibi, oluklardan ve ellerimizden akıp gitmesi çarpıcı ama karamsar bir tablo çiziyor. Keyifli bir günümüzde Gülten Akın’ın ‘Deli Kızın Türküsü’ şiirindeki coşkuya kapılmamak mümkün değil. .. ya öldürmeli demesini ise deliliğine verelim …
…
Ben yağmura deli buluta deli
Bir büyük oyun yaşamak dediğin
Beni ya sevmeli ya öldürmeli
http://siir.gen.tr/siir/g/gulten_akin/deli_kizin_turkusu.htm
…
Bahçede adını henüz öğrenemediğim ama çivit renkli minik yapraklarına vurulduğum çiçeğin yanına gidiyorum.
Yağmur damlaları resmen rol çalıyorlar – biraz büyüteç biraz da ayna olmuşlar, ilgi bekliyorlar. Belki içlerinden biri beni de gösteriyordur. Bir daha ki yağmur seferimde yanıma bir de fener almalıyım, ilginç yansımalar olur mu acaba?
İlerliyorum … Yine gelincik ailesinden olmalı; yağmurun etkisiyle olsa gerek, yapraklarıyla başını örtmüş bir sarı çiçek merceğime yakalanıyor.
Gelinciklerin ne kadar narin olduklarını yakından gözlemlemediyseniz bilemezsiniz. Birkaç defa gözlerimin önünde yapraklarının kopup düştüğünü gördüm.
Bahçe’deki yağmurlu günden son fotoğrafım, belki de yağmurun etkisiyle, kopup düşmüş olan gelincik yapraklarına ait. Yağmur damlaları onları son kez süslemiş.
Yağmurlu günler fotoğraf çekenlere sıradışı armağanlar sunuyor, tadını çıkaralım. “Hayrola, ıslanmışsın” diyenlere “Hayır, yağmurda yürüdüm” diyelim.
Çok güzel