Bu sonbahar ağaçların arasında dolaşıp renklerin dönüşümünü yakalamaya çalıştım. Yapraklarını döken ağaçların kendilerine özgü hızları var – aynı fotoğrafta, hatta aynı ağaçta yeşil, sarı, kırmızı yapraklar görebiliyorsunuz. Bu renk zenginliği hoşuma gidiyor.
Ortasındaki aydınlığıyla beni çeken bir fotoğraf ile başlıyorum.
Hemen ardından az önce sözünü ettiğim; yeşil, sarı, kırmızı yaprağın aynı karede buluştuğu bir fotoğraf geliyor.
‘Bir bakış açısı hem gözümüzü açar hem de bizi kör eder.’ Kenneth Burke, bir şeye odaklandığımızda başka bir şeyi ihmal ettiğimize dikkati çekiyor. Burke’e haksızlık yapmamak için abartarak yorumladığım deyişinin aslını da yazmam gerekir : ‘A way of seeing is also a away of not seeing.’
Peki neden bu deyişi andım? Sonbahar mevsiminde uğrak noktalarından biri olan Atatürk Arboretumu fotoğraf çekimi için gerçekten ideal yerlerden biri. Arboretumda kalabalıkları çeken bazı yerler göz kamaştırırken, bir anlamda da kör ediyor, bazı yerleri görmenizi adeta engelliyor.
Ayak izlerinin daha az olduğu yerlerde kendime göre bir şeyler buluyorum …
O da ne! Ortada, kovanlarından dağılan arı sürüsü gibi yapraklar, iki yanda doğal bir çerçeve sunan yapraklar, arka planda sararan yapraklar … Değişik bir fotoğraf.
Doğal ortamda simetri yakalamak kolay değil ama bulunca da kaçırmamak gerek.
‘Mevsimlerden sonbaharmış’ dedirtecek bir fotoğraf …
Arboretumda dolaşmayı sürdürüyorum …
İskeleden fotoğraf olmazsa olmaz.
Kuğuların iskele önünden geçişlerine de yer verelim …
Kuğuları fotoğraflarına katabilmek için insanlar neler yapmıyor. Kendimi resmen VIP statüsünde hissediyorum. Kuğu Gölü bale müziğinden bir iki parça da çalınsa …
…
Kapanışı beni her zaman mıknatıs gibi çeken bir ağacın fotoğrafı ile yapayım…