Erken hasat

Güneş ilkbahar provalarına başladıysa da Orhan Veli’yi mahveden güzel havalara kavuşamadık henüz, içimize kuş cıvıltıları dolmadı daha. Güneşin ara ara göz kırptığı birkaç gün içinde erken hasat çiçeklerin peşine düştüm. Sadece adlarını bile söylesem kıskanırsınız: dağ lalesi, ikiz çiğdem, yer çiğdemi, Manisa lalesi, lale kadar  nilüfere de benzeyen Tulipa kaufmanniana … Bakalım bu güzeller sizleri etkileyebilecekler mi?

Bu çiçek İkiz Çiğdem. hemen ikizini bulmalıyım…

Çiçekler bir şölen yaşamda,

Renklerin en büyük orkestrası..

Dursuz-duraksız çalar her insanda

Sevinci …

Özdemir Asaf’ın ‘Çiçek Senfonisi’ şiiri, bir renk orkestrası olan çiçeklerin ‘aldanı, ölüm ve yası’ da çaldıklarını söylüyor. Ama az sayıdaki erken hasat güzeli –erken hasat beşlisi diyelim onlara- bana sadece sevinci çaldılar. Dikkatli olanlarınız ‘Sen bize Çiçek Senfonisini daha önce de dinletmiştin kardeşim’ diyebilir. Orkestra yenilendi kardeşim!

Yukarıdaki fotoğrafa bakınca şöyle düşünüyorum: Bu çiğdemin fotoğrafı değil, çiğdemin renklerinin fotoğrafı; renkler daha hareket halindeler – ateşteki bir yemek gibiler – daha çiçek son halini almamış!

‘Tamam, sakinleş’ diyeceksiniz, ama açıklayabilirim. Ünlü bir İngiliz fotoğrafçı, Bill Brandt, demiş ki: ‘Fotoğrafçının görevi diğer çoğu insandan daha yoğun bir gözlemci olmaktır. Dünyaya ilk kez bakan çocuk gibi ya da yabancı bir ülkeye ayak basan bir gezgin gibi olmalıdır.’ Mevsimler gelmiş geçmiş, yollarını beklediğim çiçekler göz alıcı renklerle yine çıkagelmişler. Heyecanım hoşgörülsün.

Bu arada Santayana’nın bir sözünü not almışım. ‘Doğanın kalıcılığı tek sunma şekli tekrardır’ demiş. Güzel demiş.

Sırada dağ laleleri var. Küçücükler, yaklaşmam gerekiyor. İçlerinden birini gözüme kestirip, diyaframı sonuna kadar açıyorum.

İşte benim tarzım bu. Kahramanım net çıksın, yardımcı oyuncular da renk katsınlar ama rol çalmasınlar! Aslında arkalarına bir siyah kadife veya müslin bir kumaş koyabilsem olsa değişik bir hava katabilir. Bunu da ‘yapılacak işler’ listeme yazayım.

Sırada bir lale fotoğrafı var. Türünün bilimsel adı Tulipa kaufmanniana. Nilüfere de benzediği için Nilüfer lalesi olarak da anıldığı olurmuş. Olabildiğince net çekmeye çalışıyorum. Gerçekten de farklı bir güzelliği var.

Manisa laleleri … Bu defa kırmızı renkleriyle gözümü aldılar. Öndekinde renk ve ayrıntıları yakalamış gibiyim, arka planda hayal meyal dalgalanan bir ikincisi var.

Aşağıda, favorilerimden biri sizi bekliyor. ‘Yüzüne dikkatle bakayım’ diyebileceğiniz bir çiçek de var, anılarınızdan, rüyalarınızdan kopup gelen bir başkası da. Arka planda pastele yakın suluboya renkler.

Fotoğraf ile yağlı boya tablo arasındaki tampon bölgede kararsız kalmış …

Güneş bulutların arasına girip çıkarken çekmeye devam ediyorum. Şu gelene bakın …

Sanki kara bulutlar gelmiş dayanmış, fotoğrafta rüzgarı duyumsuyorsunuz, izleri belli. Sağdaki çiçek güneşi ucu ucuna yakalamış, yaprakları güneş ışığıyla dolmuş. Geçenlerde bir kenara not ettiğim Japonca kelimeyi hatırlamaya çalışıyorum. Aradım, buldum: Komorebi. Japonlar bu tek sözcükle güneş ışığının yapraklardan süzülmesini anlatıyorlar.

Önceki fotoğrafın dinginliğine kıyasla bu fotoğrafta bir hareketlilik, bir dram havası var. Başroldeki çiçek hareketsiz, güneşi süzüyor, diğerlerinde bir telaş var.

Her çıkışın bir de inişi var. Fırtına sonrasında, dingin, huzurlu ve güzel bir nergis fotoğrafı ile kapanışı yapalım.

Önümüzdeki günlerde artık daha fazla güneş, daha çok çiçek ve bahar yağmurlarını bekleyebilirim.

2 thoughts on “Erken hasat

  1. Bazen yoğun ve telaşlı günlerde baharın geldiğini fark edemiyor taaa ki böyle güzel fotograflar ve dizeler bir dostunuz tarafından ekranınıza yansıtılana kadar:)) elleriniz ve kameranız dert görmesin Fatih bey..evet doğa ahenkli bir tekrar hiç şaşırmıyor bu ahenk karşısında her zaman şaşıran ise insanoğlu…ben de bir insanoğlu olduğum için şaşırıyorum çoğu zaman.Olabildiğince doğadan o uyum ve ahenkli tekrardan feyz almaya çalışıyorum elimden geldiğince.
    çiçekler tam açtığında görecekmiyiz kameranızdan?

    1. Tümay Hanım,
      Yorumlarınız için teşekkür ederim. İstanbul’un kurtarılmış bir bölgesinde özenle yetiştirilen bu değişik ve güzel çiçekleri tekrar ziyaret edeceğim tabii. Dışarıdan hemen farkedilmeyen hoş bir yanları da, güneş ilerledikçe, çiçeklerin adeta renk değiştirmeleri. Modellerin kıyafet değiştirmeleri gibi…
      Hava ısınınca da diğerleri çıkar ortaya. Siz de şanslı bir yerdesiniz, bir gün elbet Urla’yı da kamerama doldurup döneceğim ama 🙂

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *