Küçük etkenlerin büyük sonuçlar yaratabileceğini ileri süren bir kaos teorisi, kelebeğin kanat çırpmasının bir fırtınaya yol açabileceği öngörüsüyle, bu metaforla anılıyor. 1800’lerde Johann Fichte bir kum yığınından bir kum zerresini almaya kalktığınızda bütün kum yığınının harekete geçeceğini söylemiş. Alın size kaos işte.
Akla gelebilecek bir başka şey de Kelebek Etkisi adlı film. Zamanda seyahat etme yeteneği olduğunu farkeden birisinin, kendisini derinden etkileyen çocukluk travmalarını düzeltmeye koyulmasıyla nasıl istenmedik sonuçlara yol açtığını anlatıyor. Eleştirmenleri pek etkilememiş ama yapımcısına iyi para kazandırmış.
Şimdiki zamana dönersek, “Film mi çeviriyorsun?” diye sorabilirsiniz. Sadece, bu bloğumda, kelebek fotoğraflarımı paylaşacağım. Aralarda da, bu fotoğrafları çekerken –daha doğrusu çekmeye çalışırken- yaşadıklarım var. Tabi bir de etkilendim kelebeklerden. Kelebek etkisi dediğim bu.
Kelebeklerin uçuşu için matematiksel bir formül varsa da karışık bir şey olmalı. Onları uçarken izlemek esaslı bir boyun egzersizi olabilir. Kelebeklerin bir o yana, bir bu yana uçmaları için ben bir şeyler uydurdum. “Bu da değil, bu da değil, bu da değil” diye uçuşuyorlar.
Kelebekleri havada uçarken, net bir şekilde yakalamayı –yani fotoğraflarını çekmeyi- henüz beceremedim. ‘Bu konuda çalışıyorum’ diyerek devam edeyim.
Kelebeklere, onların izin verdikleri ölçüde, yaklaştıkça kanatlarını, gövdelerinı üç-boyutlu olarak görmeye başlıyorsunuz. Kanatlarının iç ve dış yüzeylerinin farklı renk ve desenlerde olması, tüylü yapıları sizi etkiliyor – kelebek etkisi!
Aşağıdaki kelebek, kanatlarındaki renk geçişleriyle, benekleriyle poster yapılacak gibi. Aynı kelebeğin bir başka fotoğrafında, ışığı başka bir açıdan alınca, renk tonları farklı güzellikte. Ama ona yer kalmadı.
Sırada suluboya havasındaki yeşil arka fonuyla çok hoşuma giden bir fotoğraf var.
Merak edenler için söylemiş olayım: o sulu boya etkisini merceğimizin diyafram açıklığı -f/3.3- ve arka fondaki yeşilliğin kelebeğin epeyce arkasında kalması sağlıyor.
Bu arada kendimle de biraz dalga geçeyim: bazı fotoğraflarım için “çok hoşuma gidiyor” falan diyorum. Radyo veya televizyonda güldürülerde arka fona yapay gülme sesleri konması gibi itici geliyor mu bilmiyorum. Aslında fotoğraf da gerçekten güzel bu arada …
Yukarıdaki fotoğrafta kelebeğin dikkatini çekmeyi başarmışım. Sağ alt köşedeki çiçeği de net alabilseymişim tam on numara olacakmış! Kelebeğin hareket etmemesi kaydıyla ikinci bir fotoğrafta da çiçeği net alıp, sonra iki fotoğrafı karıştırıp ortaya pırıl pırıl bir fotoğraf çıkarabilmek de var. Bunu yapabilenleri de kıskançlıkla takdir ediyorum.
Bir mola daha alayım…
Bir yazıda ünlem işaretlerinin abartılı kullanımıyla ilgili bir eleştiri vardı. Bu bende, beden dilinin abartılı kullanılması karşısında izleyicinin rahatsızlık duymasını çağrıştırdı. Sonra bir kitap eleştirisinde; “Saramago hem üslubuyla hem de eserlerindeki noktalama işaretleri kullanımıyla okuduğum bu romanından sonra da vazgeçilmezlerim arasında yerini aldı” yorumuna rastlayınca rahatladım. Kendi kendime “üzerime bu kadar gelme” dedim.
Yukarıdaki fotoğrafta belki de aynı kelebekle tekrar beraberiz. Kelebeklerin kanatlarındaki damarlar ne kadar belirgin. Üzerine konduğu bitki ise pittosporum. Nasıl güzel bir kokusu olduğunu bilenler bilir! Yan yana birkaç büyük ağaç arı ve kelebeklerin toplanma yeri olmuştu.
Sırada belki de ilk kez gördüğüm bir kelebeğin iki fotoğrafı var.
Kanatlarının kesimi (!), iç ve dış renkleri, tonları … Bir mucize işte …
Bu kelebeğin fotoğrafını çekebildiğim için çok mutlu oldum. Kelime darlığı çektiğim için Orhan Veli’nin ‘Anlatamıyorum’ şiirinden alıntı yapacağım
…
Bir yer var biliyorum;
Herşeyi söylemek mümkün
…
Şimdi de Kaya Bahçesi’nde taşların arasında rengiyle uyum sağlamış bir kelebeğe göz atalım.
Yukarıdaki fotoğraftaki, yine belki ilk kez gördüğüm, kelebeğe fazla yaklaşamadım. Ama turuncu renkleriyle göz alıcıydı. Konduğu çiçeğe ben başka bir açıdan yaklaşmaya çalışana kadar kelebek “Bu da değil, bu da değil” diyerek uçtu gitti.
Son olarak bir başka kelebeğin ikili fotoğrafı var. Favorim ilk fotoğraf ama ikincisi de kanatlarının iç ve dış renk tonları ile dikkate değer.. Bu kelebeğin fotoğrafını çekebilmek için sabırla, kızgın güneş altında onbeş dakika kadar uğraştım. Bunu lütfen dikkate alın. O ise uçtu, geri döndü, tekrar uçtu tekrar geri döndü. Sonunda birkaç fotoğrafını hediye etti.
Kısacık ömürlü, uçan çiçekler … İyi ki varsınız.
çok güzel
Yorum yazmak için Twitter’in ‘kısa’ version’unu mu kullanıyoruz?
Kelebekler bir harika. Onları bu kadar harika kılan da hikayeleri bence.
Çok sağol. Asıl hikayeyi fotoğraflar anlatabilse … O zaman da ‘Sen aradan çıkar mısın!’ diyeceksin …