Zevkli bir telaş içinde, bir oraya bir buraya lalelerin peşinden koşturma zamanı geride kaldı. Şimdi bir dolu lale fotoğrafımın arasından şanslı olanları paylaşma zamanı geldi.
Lale, tekrar İstanbul’un simgelerinden birine dönüştüğünden bu yana ayrıcalık kazandı. Adına düzenlenen festival döneminde çiçekseverler pek çok yerde değişik renk ve görünümde lalelerle doyasıya karşı karşıyalar. Lale turizminden bile söz edebiliriz. Mart ve Nisan aylarında Emirgan, Gülhane, Göztepe, Sultanahmet gibi ‘toplanma merkezleri’ coşkulu kalabalıkları çekiyorlar. ‘Lale turistleri’nin arasında işçi arılar gibi ciddiyetle çalışan fotoğrafçılar da az değil. Mobese kamera kayıtları incelenirse bu ‘görevlileri’ yüz ifadeleri ele verecektir. Ben bu yıl da görevliydim.
Kalabalıklar arasında rahat hareket edebilmek için üçayağı evde bırakıp bir tek makro merceğimle yola çıktığımdan pırıl pırıl bahçe düzenlemeleri ya da grup fotoğrafları beklemeyin benden. ‘Biraz yükseklere çıksaydın da, örneğin Sultanahmet meydanındaki dev ‘Lale Halısı’nı çekseydin’ demeyin bana. Lale portrelerim var sadece.
Portre deyince de hem birisini öne çıkarmak hem de diğerlerini dışarıda bırakmak gerekir. Kalabalıklar içinde bunu yapabilmenin yolu da geniş bir diyafram açıklığıyla – ‘bokeh’ etkisiyle- diğerlerini etkisiz hale getirerek oluyor. Bakın aşağıdaki fotoğraf neredeyse grafik bir poster gibi.
Benim sadık izleyicilerim, en çok ‘lale ve sümbül kardeşliğini’ sevdiğimi, bunların peşinden koştuğumu bilir. Onları daha fazla bekletmeyeyim. Sevdiğim bir fotoğraf geliyor …
Başrol oyuncusunun arkasında çiçek olarak değil de renk olarak ona eşlik edenlerin arasında sümbül ağırlığını hissettiriyor. Bir benzetme yapayım: bir filmde veya dizide genellikle artık yaşlanmış olan ünlü bir oyuncu yardımcı karakterlerden birini oynadığında adı ekranda adı ‘ve …’ diye ayrıca yazılır ya, işte bu yüzden, sırf bu yüzden işte, benim lale fotoğraflarımın çoğu ‘lale ve sümbüller’ fotoğraflarıdır.
Şimdi gözünüzü dört açın; bakın netliğini tutturamadığım bir fotoğrafı nasıl allayıp pulluyorum.
Filmlerde rüya ile gerçekliği ayırdetmek için bir takım etkilerle görüntülere ‘gerçek dışı’ bir hava katılır. Ben de kaçırdığım netliği özellikle yapmışım gibi, bu fotoğrafı Instagram’da paylaşırken laleyi rüyamda görmüşüm gibi sundum. ‘Peki pişman mısın?’ derseniz değilim. Renkler ve kompozisyon hoşuma gitti. Paylaşmam gerekiyordu, eh ‘rating’ de önemli.
Bu arada bir itirafta bulunayım Instagram’da bazı fotoğrafçıların pırıl pırıl ‘stüdyo’ çiçek portrelerini gördükçe içim gidiyor, kıskanıyorum. Ama onlaların sırrı da bu tür fotoğrafları ‘stüdyo’ ortamında çekiyor olmalarında yatıyor. Arkada, sağda solda dikkati dağıtacak bir unsur yok, uzun pozlama ile çiçeğin net çekilebilmesi de mümkün oluyor. İleride ‘stüdyo’ çekimine biraz zaman ayırmayı düşünüyorum.
Dünyanın merkezine, yani kendime dönersem; bahçede çiçekleri çekerken en önemli kozum, odaklandığım çiçeğin dışındakileri belirsizleştiren (=’bokeh’ etkisi yaratabilen) makro merceğim.
Yukarıdaki fotoğrafta fotoğrafçıların yaygın olarak kullandıkları ‘yağmur etkisi’ni görüyorsunuz. Gerçek yağmurda çekim yapmaya çalışırken makinamın arkasındaki LCD ekrana su kaçması nedeniyle karşıma çıkan ciddi faturayı düşününce bu yapmacık etki beni rahatsız etmiyor doğrusu.
‘Fotoğraf dediğin bir kayıt sonuçta, hele doğal bir manzara çekiyorsan kompozisyon üzerinde ne kadar kontrolünüz olabilir ki?’ sorusu fotoğrafçıların üzerinde kafa yormalarını gerektiren bir soru. Aklınıza hiçbir şey gelmiyorsa, veya hiç bir şeyi değiştiremiyorsanız, çekim açınızı, yüksekliğini değiştirmek, 1/3 kuralını uygulamak, yardımcı ışık kaynağı kullanmak, farklı zamanlarda çekim yapmak, yansıtıcı ve ışık perdesi kullanmak gibi araçlarınız olabilir. Aşağıdaki laleyi istediğim bir çerçeveye sokabilmek çekmek için daracık bir alanda dört döndüğümü anımsıyorum.
Seçtiğim fotoğraflar arasında değişik kompozisyonu ile beni zorlayan bir tanesi var sırada.
Başrol oyuncusu beyaz lale köşede sıkışmış gibi kaldı. Ama arka plandaki kırmızı lale ve mor sümbüllerden vazgeçmek olmazdı. Zaten fotoğrafçılığın on kuralından onuncusu ‘kuralları yık’ değil mi?
Son olarak çarpıcı kırmızı rengi ve boynunu eğişiyle adeta bir ‘karakter’ sergileyen bir lale ve yine sümbüller …
İç çekerek bir ‘lale mevsimini’ daha, tekrar kavuşuncaya kadar kapatıyorum.
Milan Kundera, ‘Ayrılık anlarını yüzüne gözüne bulaştıranlar kavuşmalardan çok şey beklememeli.’ demiş. Aman dikkatli olalım.
Fatih bey sanırım “lale etkisi” başım döndü Harika makro çekimler
Bunları Urla Fotoğraflar ve Sinema Gönüllüleri ile paylaşmak isterim
Görebilmek için sayfanıza üye olmaları gerekiyor mu?
Selamlar
Tümay Hanım Merhaba,
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Paylaşırsanız sevinirim. Sayfama üye olunması gerekmiyor; websiteme girip Blog bölümünü tıklasınlar. Ama üye olmalarını tercih ederim. O zaman yeni bir Blog yazısı çıktığında, size geldiği gibi, onlara da mesaj gelir. Blog sayfama e-posta adreslerini girip, alttaki kutuyu tıklamaları gerekecek. Sonra onlara WordPress’ten teyit etmelerini isteyen bir mesaj gelecek. Üyelikleri bu teyit işleminden sonra geçerlik kazanacak. Bu teyit işlemi kişileri rasgele veya otomatikman üye yapılmaya karşı korumak için. Üye olmak isteyip de sıkıntı yaşayan olursa bana mail atın yardımcı olurum.
Tekrar teşekkürler.
Hoşçakalın.
Fatih Bey sütudyoya gerek yok.gene harika çekimler.Gözlerinize sağlık…
Gamze Hanım,
Çok teşekkür ederim.
Hoşçakalın
Muhtesem ?