Dönem olarak Lale Devri’ne çoktan girdik, keyfini sürelim. Birkaç yıldır Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nde keşfettiğim, Manisa Lale’leri olarak da anılan, Taçlı Dağ Laleleri benim için gönül çelen oldular.
Kaya Bahçesi’nin bir köşesinde yıldan yıla çoğaldıklarını zevkle gözlemliyorum dağ lalelerinin. Bir kere taç yaprakların renkleri muhteşem bence. Solmaya yakın renkleri bozuluyor ama o zamana kadar –günlerce- çok güzel bakıyorlar size.
Alttaki fotoğrafta, laleye yukarıdan bakarken diyaframı biraz açık tuttum. Aşağı doğru netlik kayboluyor, denizin dibine doğru dalmış gibi oluyorsunuz. Her tarafı dolduran fosforlu yeşillik benim hoşuma gidiyor doğrusu.
Dağ lalelerini değişik günlerde, günün değişik saatlerinde ziyaret edince farklı pozlar yakalama imkanı buluyorsunuz. Adeta güneş banyosu yapan, ışığa doymuş gibi duran lalenin mayışmış haline bakın …
Yakın çekim imkanı veren, makro mercekle çiçeğe iyice yaklaştığınızda sanki başka bir boyuta geçiyorsunuz. Daha doğrusu, çiçeğin yatak odasına giriyorsunuz! Bakın beni, daha doğrusu arıyı adım adım izleyin göreceksiniz.
Evet, makro merceğimizi denemiş olduk. Biraz da estetik amaçlı çekim yapalım. Mor ve yeşilimsi bir arka fonda bir mor lale portresine bakalım.
Ruh ikizini hayal eden veya özleyen bir lale …
“Bak! Ben genç olmanın ne demek olduğunu biliyorum ama sen, sen yaşlı olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun.” diyen yaşlı çiçeğin genç çiçekle konuşmasına kulak verelim…
Tabi burada, Orson Welles’in o ünlü şarkısından aşırma yaptım ama iyi gitti sanki. Blog yazılarımda, hoşuma giden bazı yorum veya deyişlere yer vermeyi seviyorum, ustaca dile getirilmiş bir düşüncenin güzelliği, derinliği bizi biraz alsın götürsün istiyorum.
Laleler ile ilgili yorum ve deyişlere şöyle bir baktım. Beni rahatsız eden bir tanesinde, yazar şöyle yorumlamış. “Bu dünyada, bir bahçedeki laleler gibi olmakla nasıl yetinebilirsiniz? Güzel bir gösteri yap ve hiçbir işe yarama!” Apaçık görülüyor ki, derdi laleler değil, birilerini sorguluyor, eleştiriyor. Lale Yatiştiricileri Derneği dava açsa olur. Neyse yazarın adını vermeyelim.
İlle de bir burukluk yaşayacaksak Sylvia Plath’ın Laleler şiirini önerebilirim. Hastanede, ameliyat sonrasında yatağında yatarken, hediye getirilen kırmızı lalelerin onu neredeyse tedirgin ettiğini anlatan enfes bir şiir. Ama “Parmaklıklar ardına konmalı laleler tehlikeli hayvanlar misali” demeseydi keşke!
Şiir severler bu güzel ve rahatsız edici şiiri okumalı.
http://siir.alternatifim.com/data.asp?ID=44468&siir=Laleler&sair=Sylvia%20Plath
20.yüzyılın en önemli ressamlarından Henri Matisse beyaz laleler ile dağ lalelerini bir tablosunda bir araya getirmiş. Salon duvarınızda olmasını isteyebileceğiniz bir tablo.
http://c2973902.r2.cf0.rackcdn.com/uploads/tms_image/image/2475/art_show_resize_format_003dfull
Geçtiğimiz günlerde lalelerin üstünde arılar, uç uç böcekleri, ateş böcekleri gördüm ve fotoğrafladım. Bunları da yeni açacağım Manisa Laleleri galerisine saklıyorum. Pek yakında göreceksiniz. Beklerim …
Dağ lalelerinin farklı renklerde olanlarından da tek tük gördüm. Kıyabilse insan yan yana koy çek – öyle güzel duracaklar ki. Ama bu çiçeklere dokunmaya kıyamazsınız.
Güneşli ama esintili ilkbahar günlerini yansıtması için kapanışı rüzgarda kanat çırpan bir beyaz dağ lalesi ile yapalım.
NGBB’de bulunduğum 6 yıl boyunca lalelere haksızlık ettiğimi farkettim. Bunca zamandır bakmışım ama görmemişim bu eşsiz güzelliği. Teşekkürler Fatih Bey..
Nurhan Hanım,
Bu biraz da büyüteç gibi mercekle dolaşmaktan kaynaklanıyor. Siz o güzellikleri yetiştirmeye devam edin, bizlere bahçede yapacak çok güzel işler var!
Tek ayak üstünde benim kadar uzun süre kalmayın ne olur. Ben ettim siz etmeyin. Her yıl Nisan başından Mayıs ortasına kadar koşarak renk cümbüşlerini dinlemeye gittiğiniz Soğanlı Parkındaki laleleri üzersiniz. Nevşehirli Damat İbrahim Paşayı üzersiniz. Patrona Halil oluverirsiniz bir an. Ozanınkiler de yemesin oksijenini ama bir de gelip görüversinler hayat dolu Manisa lalesinin nasıl esin kaynağı olduğunu.
Büyük bir coşkuyla izledim. Kutlarım.
Muzaffer Abi,
Kendime hedef koydum: Soğanlı Parkı’na beraber gideceğiz.
Dediğiniz gibi – çiçekler esin kaynağı oluyor. Orhan Veli’den aşırma yaparsam:
Dokunabilir misiniz
hislerime
fotoğraflarımda
Blog formatı fotoğrafların çağrışımları üzerine konuşma fırsatı yarattığı için hoşuma gidiyor. Paylaşım da olunca değme gitsin! Teşekkürler.