Sıra dışı birkaç martı fotoğrafını paylaşmak istiyorum. Fotoğrafların ortak yanları martıların çığlık atıyor olmaları. ‘Ses ve Öfke’ başlığı da buradan geliyor.
‘Ülke nüfusu’ büyüklüğüne erişmiş İstanbul’da doğal yaşamdan ne kadar söz edebiliriz ki. Martılar da insanlara –insan artıklarına- bağımlı bir şekilde, deniz kıyısından iç mahallelere kadar kaymış durumdalar. Böyle olunca martı çığlıklarından hazzetmeyenler de az değil. Ama şu bir avuç fotoğraftaki martı çığlıklarını isteseniz de duyamazsınız – ses ayarları ile oynamaya gerek yok yani. Sırf hangi takımı tuttuğum belli olsun diye belirteyim ki ben martı çığlıklarını dinlemeyi severim.
Çığlık fotoğrafları zaman içinde birikti. ‘Bugün martıları çığlık atarken çekeceğim’ diyerek evden çıkamıyorsunuz. Ne zaman çığlık atacaklarına martıların kendileri karar verdiklerinden şanslı gününüzde olmalısınız. Hele, birazdan göreceğiniz gibi, aynı martıyı iki ayrı etkileyici pozda yakalayabilirseniz günü kurtarmış sayın kendinizi.
Fotoğrafın çekildiği anın öncesi ve sonrasını izleyicinin yorumuna bırakması fotoğrafı filmden ayıran önemli bir unsur. Martının çığlık atması güç gösterisi midir, korunma refleksi midir, eskiden kalan bir hesabı kapatma noktasında bir dışavurum mudur bilemiyorum.
Aşağıdaki fotoğrafa bakalım; “vapurdakiler birşeyler söylediler, hayvan çok öfkelendi” desem. “Evet yaa, belli oluyor” diyebilirsiniz. Görüntünün kenarında üst güvertede asılı bayrak gözüküyor. Animasyon filmi olsa ‘bayrağı korumak’ motifi bile düşünülebilir. Güneş ışığının martının gözlerinde ışıması, kanatların duruşu, ayaklarda gözlenen gerginlik fotoğrafı güzel kılıyor. Bence.
Sırada güneşi sırtından almış çok değişik bir pozdaki martı var. Balıklar martının gölgesine bakıp kartal falan sanacaklar.
Arka planda deniz yerine gökyüzü olmasını tercih ederdim. Ama özgünlüğü nedeniyle saklamak isteyeceğim bir fotoğraf yine de.
Sıradaki fotoğraf çerçeve içine sıkışmış da olsa martının çığlığını etkileyici bir şekilde yakalamış.
Aşağıdaki fotoğrafı da beğeniyorum. Çığık da var, öğleden sonra güneşi de, arka planda adeta eden dans eden bir başka martı da. Sanat eseri gibi.
Şimdi … Fotoğraf bir kayıttan ibaretse fotoğrafçı sanatçı olarak görülebilir mi? Çoğu eleştirmen bu soruya olumsuz yanıt veriyor. Yine de sanatçıların devam ettiği bir kahveye (güncel adı kullanmak içimden gelmedi) gidip bu soruyu ortaya atın bakalım. Sıkı bir tartışma çıkarırsınız. Kişisel görüşüm şu ki, tasarımı, yakaladığı anın verdiği izlenimi ile sanat eseri sınıfına girecek pek çok fotoğraf var.
Sanattan söz açmışken; ‘Ses ve öfke’ William Faulkner’in yoklukları yaşayan bir Amarikan ailesini, çağına göre alışılagelenin dışında bir kurgulama ve anlatım biçimiyle anlattığı ünlü romanının adı. O da Shakespeare’in Macbeth oyununda Macbeth’den duyduklarından esinlenmiş: “Hayat, bir budalanın anlattığı, kayda değer hiçbir şey belirtmeyen ses ve öfke dolu bir öyküdür.” Sayısalcı çağda, günümüzün ifadesiyle: Hayat = Sıfıra sıfır elde var sıfır!
…
Çığlık atan öfkeli martılara dönersek, kapanışı iki güzel fotoğrafla yapmak istiyorum. Fotoğrafları akşam büyük ekranda gördüğümde çocuk gibi sevinmiştim. Bu fotoğraflar, tek başlarına, paylaşılmayı hakkediyor diye düşündüm. Diğerleri de katılınca bu seçki oluştu.
Kapanış için “Yok mu güzel bir özdeyiş, bir şiir, bir dilek?” diye aranıyorum. Emerson’dan sevdiğim bir deyiş çağrıma kulak veriyor: “Esaslı bir öfke insanın güçlerini seferber eder.”
Neşeli çığlıklar, hayırlara vesile olacak öfkeler dilerim.
Bence cok guzeller.. Diger fotograflarinda cok gormedigimiz hareket ve ses de eklenmis, muhtesem olmus.
Teşekkürler.
Diğer fotoğraflarımı durağan ve sessiz bulduğuna göre ses getirecek birşeyler yapmalı …
hocam bu zamanda balıkla beslenemeyen martılar kendilerini ne turde hissedeceklerini şaşırmış durumdalar .bazen kedi, baze panter, bazen kartal….resimler ve yakaladıgınız anlar netlik harika, tebrikler
Sağolasın. Yorumunun pantere gelip dayanmasına şaşırmadım. İnşallah bir gün de panter fotoğrafı paylaşırım.
Fatih bey, tebrik ederim, belgesel tadında olmuş.Burdan çok güzel şeyler çıkar.Elinize sağlık,ışığınız bol olsun.
Songül Hanım Merhaba,
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Martılar vazgeçilmez konuklarım. İzlemeye devam edin lütfen.
Çeken ellerine, gören gözlerine, yakalayan beynine, emeğine sağlık Değerli Arkadaşım.
Fotoğraflarının hastasıyım…
Sevgiler, selamlar…
Bülent Hoca,
Çok sağolasın güzel yorumların için. Zaman dönüyor, mevsimler gelip geçiyor. Yıldan yıla martılar mutlaka konuğum oluyor. Daha rahatladığımı hissediyorum, değişik bir poz yakalamak için bekleyebilirim, acelem de yok. ‘Yavaş şehir’ insanı olabilirim belki.
Sevgiler, selamlar…
Merhaba, güzel bir çalışma olmuş, martıları pek severim 🙂
Öfke kısmını pek anlayamadım, seslerinden mi yüz ifadelerinden mi öfkeli olduğunu çıkardınız?
Merhaba, yorumunuz için teşekkür ederim. Öfke’yi algılamadım da yakıştırdım. Kiraplardan geriye kalan ‘ikili’ler olur ya: ‘Harp ve Sulh’, ‘Kırmızı ve Siyah’ vb, ben de ‘Ses ve Öfke’yi yakıştırdım.
İstanbullu fotoğrafseverler için martı karşı konulamaz bir çekim konusu. Blog yazılarımda başka martılar da bulabilirsiniz. Bir de ‘galeri’ ayırdım onlara.
Hoşçakalın.